-
-du…
dudaklarını geçirseydin dişlerime Dünyanın yapay farlarında kayar yine sana uzanırdı bacaklarım Eskişehir’deki sokak üçgeni: İstanbul-Billur-Bolayır… Uzun kirpiklerine takılıp Billur sokağa yürür Defalarca Defalarca yeniden yürür Toprak kokan ensemi gezdirirdim. Çamurlu ayakkabılarımla bana yansımanı takip ederken Güneş çoktan evine döner, Çekik gözlerimle bana, benimle akmanı izlerken Keşke dudaklarını geçirseydin dişlerime Bir sanrının iç ağrısıyken heyecanın İç […]
-
-büyükbaba
Hep tek başına yapılabilecek şeyler hobilerim oldu. Sevemedim çok yalnızlığımın bozulmasını. Zaten ne zaman göğsüm acısa aklıma akciğer kanserinden ölen… Bak yine tek geldim. Hep tek başıma ne yaptığımı sorardın bana. Bu benim ilk mezar ziyaretim. Sana ne olduğunu merak ettim ama sanırım burada yoksun. …
-
-deri
Kaburgalarımda kadın izleri ve bir çıra yakılır, uzatır yaralı bacaklarını çocuklar sol bacağı dikişli çocuğun göz bebekleri büyür, yürünür sobanın sıcacık ateşiyle oynamak isterken ısınmak tek gaye olur uzanır çocuk, çorabının yırtık kalan kısmının daha çok ısındığını fark edince kora doğru uzun bir düşleyiş başlar. Yırtmak ister her yanını tekrar giyebileceğini bilse derisini Bir çıra […]
-
-burası peri pelerini dükkanı
Eskisi gibi olamıyor hiçbir şey. Çabuk etkileniyor ve hızlanıyorum. Her şeyi görmek ve hatırlamak yoruyor beni ve beni. Kazanan veya kaybeden olmak istemiyorum Savaşları sevmiyorum çünkü artık.
-
-polen
Kaktüsün çiçek açtığını keşfettikten sonra hep dikenlerini koparmak istedim. Çocukluğumdan uzunca bir zamana kadar süregelen bir şeydi bu. Sonra masadan kalktım dikenleri tıraşlamak yerine ben -ben- benleri tıraşladım gerçi sana gelmeden önce de tıraşlamıştım; tekrar çıktılar şüphesiz, varoluşsal biraz. “Dur”dedi biri durdum, dururken devam ettim. Yontmasaydım bu engebeyi, muhtemelen dibinde biten bir mantar olurdum. Defalarca […]