Bir şeyleri anlatmak ne güç, kendi sezilerimizle yaşıyor ve varlığımızın küçük bir noktasında bunları güncelliyorken tüm bu pratikleri ifade edebilmek için öğrettiğiniz o ortak dilde içimden geçenleri; kelimelere dökerken -asla- aslında içimden geçenin aynısını ifade edemiyor olmak;
içimden geçenleri beynimde toparlayıp senin için giydirirken ne çok kayıp veriyor ne çok eksiliyorum.
Öğrettiğiniz kelimeleri aldım, hiçbiri hissettiklerimi ifade edemese de içime en yakın olanları ayırdım. Şimdi bir de dizimsel, dizisel bağlantı kurmak gerek.
Toparlıyorum,
toparlanıyorum.
Bi’ şeyler hazırladım sana, anlatıyorum…
Kulağına dolan cümlelerim, sinyallere dönüşüp beynine ulaşıyor. Ve orda başka birçok zıttırıfırıt dönüyor.
Anlattıklarım senin anlam pratiklerin, seçilerinle ayrışıyor ve anladığını düşündüğün bir şey çıkıyor ortaya.
Ben de anlattığımı varsayıyorum.
-asla anlaşamıyoruz.-
İçim kadar, içine sızamıyorum.